Kaderin Yükünü Allah’a Emanet Etmek
İnsanın manevi yolculuğunda iki kavram, bütün hikmetiyle öne çıkar, sabır ve tevekkül. Tasavvuf ehline göre bunlar, kulun Allah’a teslimiyetini ve ruhun olgunlaşmasını sağlayan en temel iki kanattır. Çünkü sabır, insanın başına gelen musibetlere karşı sebat etmesi, tevekkül ise kaderin yükünü Allah’a emanet ederek güven içinde yol almasıdır. Bu iki kavram, yalnızca pasif bir bekleyiş değil, ruhun aktif bir şekilde arınması ve hakikate yönelmesidir.
Sabır: Zorlukların İçindeki Dirayet
Sabır, Kur’an’da çokça övülen bir erdemdir. Allah, sabredenleri kendine yakın kılmıştır: “Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 153)
Tasavvuf yolunda sabır, yalnızca sıkıntılara dayanmak değil, aynı zamanda nefsin arzularına karşı direnmek anlamına da gelir. Açlık, susuzluk, yalnızlık veya kayıp gibi dışsal imtihanlarda sabır göstermek kadar, öfkeye kapılmamak, kibri yenmek, haset ve hırsı bastırmak da sabrın bir parçasıdır.
Mevlânâ, sabrı bir sabır ağacına benzetir: “Sabır acıdır, ama meyvesi tatlıdır.”
Bu söz, sabrın başlangıçta nefis için zor, ama sonrasında ruh için bereketli olduğunu anlatır.
Tevekkül: İlahi Kudrete Güvenmek
Tevekkül, kelime anlamıyla “bir işi Allah’a bırakmak” demektir. Fakat tasavvufta bu, sorumluluğu terk etmek değildir. Tevekkül, kulun elinden geleni yapıp, neticeyi Allah’a bırakmasıdır.
İmam Gazâlî’ye göre tevekkül, üç aşamada gerçekleşir.
- Sebebe sarılmak: İnsan üzerine düşeni yapar, çalışır, gayret eder.
- Sonucu Allah’a bırakmak: Kalben neticeyi Allah’tan bilir.
- Huzur bulmak: Kaderin getirdiği her şeye rıza göstermek.
Bu bakış açısıyla tevekkül, insanı kaygıdan ve kontrol arzusundan özgürleştirir. Çünkü insan, hayatın tamamını kontrol edemez, bunu yalnızca Allah yapar.
Sabır ve Tevekkülün Birlikteliği
Sabır ve tevekkül, birbirinden ayrı düşünülemez. Çünkü zorluklara sabır göstermeden tevekkül olmaz, tevekkül olmadan sabır ise umutsuz bir katlanışa dönüşür.
- Sabır, insanı ayakta tutar.
- Tevekkül, kalbi huzurda tutar.
Tasavvuf büyükleri, bu iki kavramı bir kuşun kanatlarına benzetmiştir. Sabır, sağ kanat, tevekkül ise sol kanattır. Bu ikisi olmadan insan ruhu uçuşa geçemez.
Günlük Hayatta Sabır ve Tevekkül
Sabır ve tevekkül yalnızca manevi yolculukta değil, aynı zamanda günlük hayatta da insana rehber olur. Bir insan işinde, ailesinde, toplumda karşılaştığı zorlukları sabırla göğüslediğinde, tevekkül ile de iç huzuru yakaladığında, yaşadığı hayat bir ibadet haline gelir.
Modern dünyanın hız ve haz odaklı yaşam tarzı, sabrı değersizleştirmiş, tevekkülü ise yanlış anlamlarla karıştırmıştır. Oysa sabır, insanı pasif kılmaz, aksine dirayetli yapar. Tevekkül ise, kaderin yükünü Allah’a bırakırken insana özgürlük kazandırır.
Hakikate Yolculukta Sabır ve Tevekkül
Tasavvufun en temel amacı, insanı “insan-ı kâmil” makamına ulaştırmaktır. Bu yol, zorluklarla, nefisle mücadeleyle ve içsel çatışmalarla doludur. Bu nedenle sabır ve tevekkül, yolcunun bu uzun ve zorlu seyr-u sülûk yolunda en büyük azığıdır.
Yunus Emre şöyle der: “Sabır ile pişmeyen, aşkı anlayamaz.”
Bu söz, sabır olmadan hakikatin kavranamayacağını, tevekkül olmadan ise bu yolculuğun huzurla sürdürülemeyeceğini anlatır.
Ruhun Sessiz Gücü
Sabır, insanı pişirir, tevekkül, insanı teslim eder. Biri ruhu güçlendirir, diğeri ruhu huzura erdirir. Birlikte, insanın en zor anlarında bile ayakta kalmasını sağlarlar. Tasavvuf ehli için sabır ve tevekkül, sadece erdemler değil, aynı zamanda Allah’a giden yolda yolcunun rehberi, kalbin kalkanı ve ruhun sessiz gücüdür.
Kaynaklar:
- İmam Gazâlî, İhyâ-u Ulûmiddîn
- Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Mesnevî
- William Chittick, Tasavvuf ve Sufi Yolu


Bir yanıt yazın