Niyâzî-i Mısrî

Hakikat Yolunun Gönül Eridir

Asıl adı Mehmed olan Niyâzî-i Mısrî, 1618 yılında Malatya’da doğdu. Genç yaşta ilim öğrenmeye başladı. Şam, Kahire (Mısır) ve İstanbul’da eğitim gördü. Aynı zamanda Kahire’de bulunduğu yıllar, ona “Mısrî” lakabını kazandırdı.

Ömrü boyunca hem medrese ilimleri (fıkıh, kelam, tefsir) hem de tasavvufi terbiyede derinleşti. En çok Halvetî tarikatına bağlı kalarak irşad faaliyetlerinde bulundu.

Niyâzî-i Mısrî, cesur kişiliği ve iktidara karşı söylediği hakikat sözleri sebebiyle sürgünlere maruz kaldı. Hayatının son yıllarını Limni adasında sürgünde geçirdi ve 1694’te orada vefat etti. Kabri halen ziyaret edilmektedir.


Öğretisi ve Tasavvuf Anlayışı

1. Aşk ve Hakikat

Niyâzî-i Mısrî için hakikate giden yolun özü aşktır. Ona göre aşk olmadan ne ibadet ne de marifet kemale ulaşır.
Divân’ında şöyle der: Ben yürürüm yâne yâne, aşk boyadı beni kâne.

2. Vahdet-i Vücûd

İbn Arabî’nin çizgisinde, varlığın birliğini savundu. Ona göre tüm varlıklar Allah’ın tecellisidir ve insan, bu gerçeği kavradıkça hakikate yaklaşır.

3. Nefs Terbiyesi

Niyâzî-i Mısrî, insanın en büyük mücadelesinin kendi nefsiyle olduğunu vurguladı. Ayrıca sürgün ve çilelerle geçen hayatı, onun bu anlayışının canlı bir örneğidir.

4. Zühd ve Dünya Eleştirisi

Dönemin siyasi ve toplumsal yozlaşmalarına sert eleştiriler getirdi. Ona göre hakiki mürid, dünyevi çıkarların peşinde koşmaz, sadece Allah’ın rızasını arar.


Eserleri

  • Divân-ı Niyâzî-i Mısrî: En önemli eseridir. İlâhiler, gazeller ve şiirlerden oluşur. Ayrıca Türk tasavvuf edebiyatının zirvelerindendir.
  • Risâle-i Es’ile ve Ecvibe: Tasavvufî konulara dair soru-cevap şeklinde bir eserdir.
  • Vaaz ve Hutbeler: Dönemin halkına ve müritlerine yol göstermek için kaleme alınmış nasihatlerdir.

Osmanlı Toplumunda Etkisi

  • Halvetî tarikatının en önemli isimlerinden biri olarak Anadolu ve Rumeli’de büyük tesir bırakmıştır.
  • İlâhileri tekkelerde, meclislerde ve halen günümüzde söylenmeye devam etmektedir.
  • Sürgünlere uğraması, onun hakikat uğruna eğilmeyen bir kişiliğe sahip olduğunu göstermektedir.

İlâhilerinden Bir Kesit

Niyâzî-i Mısrî’nin ilâhileri, hem derin bir hikmeti hem de yalın bir dili barındırır.

“Aşkın ile yandım ben, sensiz duramam ben, gel gör ki bu canımda, sen varsın ey canan.”

Bu dizeler, onun kalbinin Allah aşkıyla dolup taştığının en güzel ifadesidir.


Aşk Ateşi

Niyâzî-i Mısrî, hem şiirleriyle hem de irşad faaliyetleriyle Osmanlı tasavvufunun en parlak yıldızlarından biri olmuştur. O, aşkın ateşini halkın diline indirmiş, fakat hakikati dile getirmekten geri durmadığı için sürgünlerle imtihan edilmiştir.

Bugün onun dizeleri hala dervişlerin dilinde, gönül ehlinin kalbindedir.


Kaynaklar:

  • Niyâzî-i Mısrî, Divân
  • Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi
  • Annemarie Schimmel, İslam’ın Mistik Boyutları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir