Tasavvufta Zaman ve Varlık Anlayışı

Dünden Bugüne, Ezeli ve Ebedi

Tasavvuf, İslam düşüncesinin manevi ve mistik boyutunu temsil eder. Aynı zamanda gerçekliği, Batı felsefesinden veya pozitif bilimlerden çok farklı bir gözle yorumlar. Tasavvuf için zaman ve varlık anlayışı, matematiksel veya kronolojik bir diziden ibaret değildir. Aksine, ezeli ve ebedi ilahi bir sırrın tecellisi (ortaya çıkışı) ve sürekli bir akışıdır. Klasik mantığın aksine, bu mistik yolculukta “an” kavramı, tüm varoluşun düğümlendiği merkezdir.

Varlığın Tekliği: Vahdet-i Vücud

Tasavvufun zaman ve varlık algısının temeli, büyük sufi düşünür İbn Arabi’nin öncülüğünü yaptığı Vahdet-i Vücud (Varlığın Tekliği) ilkesine dayanır. Bu ilkeye göre:

  • Gerçek Varlık (Vücud-ı Mutlak) yalnızca Allah’a aittir. Gördüğümüz tüm evren, canlılar ve nesneler, bu tek gerçek varlığın farklı suretlerde (görünümlerde) tecelli etmesinden (ortaya çıkmasından) ibarettir.
  • Diğer bir ifadeyle, evren yaratılmış bir şey değildir. Sürekli kendini yenileyen, akan ve değişen İlahi bir tezahürdür.
  • Sufi, kendi “benliğini” (nefsini) yok ederek (fena), bu tek varoluşla birleşmeyi (beka) hedefler.

Bu anlayış, varlığı statik bir nesne olmaktan çıkarıp, sürekli değişen, dinamik bir oluş sürecine dönüştürür.

Zamanın Hakikati: Daimi Tecellî (Sürekli Ortaya Çıkış)

Eğer evren sürekli olarak kendini tecelli eden tek bir varlıksa, o zaman zaman da bizim sandığımız gibi düz bir çizgi olamaz. Tasavvufta zamanın algılanışı şu kavramlarla açıklanır:

1. Zamanın İzâfiliği (Göreceliği)

Sufiler için zaman, bilincin veya manevi makamın seviyesine göre görecelidir. Yüksek bir manevi tecrübede, binlerce yıllık geçmiş ve gelecek, tek bir an içerisinde yaşanabilir. Bu, Kuran’da geçen “Allah katında bir gün, sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir” (Hac, 47) gibi ayetlerle de desteklenmektedir.

2. Ân-ı Dâim (Sürekli An)

Tasavvufta en önemli zaman kavramı Ân-ı Dâim veya Vakit’tir.

  • Vakit, geçmişin kaybolduğu ve geleceğin henüz gelmediği, sadece hâlin (şimdiki anın) mutlak varlık kazandığı noktadır.
  • Sufinin amacı, bu anın bilincine ermek ve her tecelliyi bu mutlak “an” içinde yaşamaktır. Çünkü İlahi tecelli, sadece bu anda gerçekleşir.
  • Bu, sürekli yenilenen bir evren fikrini beraberinde getirir. Her an, önceki andan bağımsız, yepyeni bir yaratılıştır. Bu yüzden İbn Arabi, “Her an yeni bir yaratılış, her an yeni bir oluş” der.

Bu sürekli yenilenme ve çoklu varoluş fikri, modern bilimdeki Kuantum Fiziği ve Gerçekliğin Doğası başlıklı makalemizdeki Çoklu Dünyalar Yorumu (MWI) ile şaşırtıcı benzerlikler taşır.

İnsan-ı Kâmil ve Varlığın Hedefi

Tasavvufta bu karmaşık zaman ve varlık sisteminin merkezi, İnsan-ı Kâmil (Kamil İnsan)’dır. Kamil insan:

  • Varlığın tekliğini idrak etmiş, bilincini tüm zaman ve mekan kısıtlamalarından kurtarmış kişidir.
  • O, hem mikrokozmos (küçük evren) hem de makrokozmosun (büyük evren) aynasıdır ve İlahi isimlerin (Esma-ül Hüsna) tümünü kendinde tecelli ettirir.
  • Kamil insan, Ân-ı Dâim içinde yaşayarak, varlık ile yokluk arasındaki ince çizgiyi idrak eder ve zamanın ötesine geçebilir.

Varlık Katmanları (Hazarat-ı Hams)

Tasavvuf felsefesi, varlığı farklı huzur veya varlık katmanlarına (Hazarat-ı Hams – Beş İlahi Huzur) ayırır. Bizim algıladığımız fiziksel dünya, bu katmanların sadece en alt ve en yoğun olanıdır. Bu katmanlar, paralel veya iç içe geçmiş gerçeklikler gibi düşünülebilir. Bu, sufi düşüncenin Paralel Evrenler fikrine ne kadar yakın durduğunun bir başka kanıtıdır.

Tasavvuf, bize zamanı “tüketilecek bir kaynak” yada “geçmişten geleceğe giden bir hat” olarak değil, derinlemesine deneyimlenecek İlahi bir varoluşsal boyut olarak görmeyi öğretir. Sufi için önemli olan, geçmiş pişmanlıklar veya gelecek endişeleri değil, vakit içinde, yani anda yaşamaktır.


Kaynaklar:

  • Hacı Bektaş Velî, Makalat
  • İbnü’l Arabî, Fusûsu’l-Hikem
  • Göncüoğlu, Tasavvuf Felsefesi
  • Aziz Nesefi, Zübdetü’l-Hakâyık
  • Seyyid Hüseyin Nasr, İslam Kozmolojisi
  • Corbin, Creative Imagination in the Sufism of Ibn ‘Arabi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir