Fizik ve Tasavvuf Perspektifi
Zaman, insanlığın en kadim bilmecelerinden biridir. Saatlerle ölçülen, takvimlere bölünen bu olgu, aslında varlığımızın temelinde yatan en gizemli gerçeklerden biridir. Modern bilim için zaman, evrenin işleyişini, maddenin hareketini ve aynı zamanda bilincin akışını anlamanın anahtarıdır. Tasavvuf için ise zaman, insanın içsel yolculuğunda, fanilikten hakikate uzanan bir köprüdür.
Bu yazıda, bilimin ve tasavvufun zaman anlayışlarını karşılaştırarak iki dünyanın nasıl aynı hakikati farklı dillerle dile getirdiğini inceleyeceğiz.
Bilimin Zaman Anlayışı
Newton’un Mutlak Zamanı
Isaac Newton’a göre zaman, evrenden bağımsız, mutlak ve değişmez bir akıştır. Tüm olaylar bu sabit zaman çizelgesinde gerçekleşir. Yani saatimiz neyi gösterirse göstersin, zaman kendi başına hep aynı hızda akmaktadır. Bu görüş, yüzyıllar boyunca fiziğin temel paradigması olmuştur.
Einstein’ın Görelilik Teorisi
20. yüzyılda Albert Einstein, zaman kavrayışımızı kökten değiştirdi. Çünkü özel ve genel görelilik teorileriyle zamanın mutlak değil, göreceli olduğunu ortaya koydu.
- Işık hızına yaklaşan cisimlerde zamanın yavaşlaması (zaman genleşmesi),
- Kütleçekim alanlarının yoğun olduğu bölgelerde zamanın daha yavaş akması,
bilimin zamanın mutlaklığını reddetmesine neden oldu.
Artık zaman, evrenden bağımsız bir akış değil, aksine uzayla birlikte dokunmuş bir uzay-zaman dokusuydu.
Kuantum Fiziğinde Zamanın Belirsizliği
Kuantum dünyasında zaman daha da ilginç bir hale gelir. Atom altı düzeyde olayların doğrusal bir zaman çizelgesi takip etmediği görülür. Bazı deneylerde “gelecekteki ölçümlerin geçmişteki olasılıkları etkileyebildiği” sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak bu bize, zamanın sandığımız kadar katı ve tek yönlü olmayabileceğini düşündürür.
Tasavvufun Zaman Anlayışı
Zamanın İzafiliği
Tasavvufta “an” kavramı öne çıkar. Çünkü insan için tek gerçek zaman, içinde bulunduğu “an”dır. Geçmiş geçmiştir, gelecek ise henüz gelmemiştir. Hakikate ulaşmak, kalbi “şimdiki an”da diri kılmakla mümkündür.
Hz. Mevlânâ’nın “Ne geçmişe üzül, ne geleceği düşün, sen sadece anın farkında ol” sözleri bu yaklaşımı özetler.
Fanilik ve Sonsuzluk
Tasavvufa göre zaman, faniliğin bir işaretidir. İnsan ve tüm varlıklar, zamana bağlıdır. Ancak Allah zamandan münezzehtir, O, zamanın yaratıcısıdır. İnsan, kendi varlığının faniliğini idrak ederek sonsuz olana yönelir. Bu yüzden “ölmeden önce ölmek” prensibi, zamanı aşmanın manevi bir yoludur.
Zamanın Katmanlı Yapısı
Sufi geleneğe göre zaman, düz bir çizgi değil, katmanlı bir yapıdır. Dünyadaki zaman ile manevi boyutların zamanı farklıdır. Rüyalar, ilhamlar veya derin tefekkür halleri, insanın “dünyevi zaman”dan sıyrılıp farklı bir boyuta geçtiğini hissettirdiği anlardır.
Bilim ve Tasavvufun Kesişim Noktaları
Zamanın Göreceliliği
Einstein’ın göreliliği ile tasavvufun “an” anlayışı birbirine çok yakındır. Çünkü ikisi de zamanın mutlak olmadığını, gözlemciye ve koşullara bağlı olduğunu ortaya koyar.
Zamanın Katmanlı Algısı
Kuantum fiziğinde gözlemlenen zamanın doğrusal olmaması, tasavvuftaki “zamanın çok boyutluluğu” fikriyle örtüşür.
Sonsuzluk Anlayışı
Bilim, evrenin başlangıcını “Büyük Patlama” ile açıklar. Tasavvuf ise, bu başlangıcın da ötesinde zamandan bağımsız bir varlık fikrini öne çıkarır. Her iki yaklaşım da evrenin zamanla sınırlı olmadığını gösterir.
Zamanı Aşmak: İnsan İçin Anlamı
Hem bilim hem tasavvuf, zamanı yalnızca ölçülen bir akış değil, aynı zamanda bir deneyim olarak ele alır. İnsan, zamanın mahkûmu değildir, aksine onu idrak eden, anlamlandıran bir varlıktır. Tasavvufi pratikler (zikir, tefekkür, murakabe) insanı “şimdiki an”a odaklarken, modern bilim de zamanın evrensel sırlarını çözmeye devam etmektedir.
Belki de hakikat şudur: Zaman, evrenin dili, an ise insanın hakikatle buluştuğu kapıdır.
Kaynaklar:
- Einstein, A. Relativity: The Special and the General Theory.
- Greene, B. The Fabric of the Cosmos.
- Chittick, W. C. Sufi Path of Knowledge.
- Schimmel, A. Mystical Dimensions of Islam.


Bir yanıt yazın