Zamanın Felsefesi

Ezeli An ve İnsan Bilinci

Zaman, insan zihninin en eski ve en gizemli kavramlarından biridir. Geçmiş geçip gitmiştir, gelecek henüz yoktur, öyleyse biz tam olarak neredeyiz? Felsefeden fiziğe, tasavvuftan psikolojiye kadar tüm disiplinler, zamanı anlamaya çalışırken aslında bilincin doğasını da çözmeye çalışır.

Çünkü zamanı kimse görmez, ama herkes hisseder. Bu yazıda zamanın felsefi, bilimsel ve mistik yönlerini ele alacağız.


Zamanı Düşünmek: Felsefi Bir Yolculuk

Antik Yunan’dan beri filozoflar “zaman nedir?” sorusunu sorar. Platon’a göre zaman, ebediyetin hareketli bir imgesidir. Aristoteles ise zamanı “önce” ve “sonra” ilişkisiyle tanımlar.

Augustinus’un şu sözü, zaman felsefesinin en meşhur ifadesidir. “Zamanın ne olduğunu biri bana sormazsa biliyorum, ama sorarsa, açıklayamıyorum.”

Bu, zamanın yalnızca dış dünyaya değil, insan bilincine bağlı bir olgu olduğunu gösterir. Modern çağda Kant, zamanı “insanın deneyimi düzenlemesinin bir formu” olarak ele alır. Yani zaman, dışarıda değil, bizim algımızdadır.


Bilimin Gözüyle Zaman: Görelilik ve Kozmos

Bilim zamanı sabit değil, göreli bir gerçeklik olarak tanımlar. Einstein’ın görelilik teorisine göre zaman, uzayla iç içedir, uzay-zaman. Kütle, zamanı büker, hız, zamanı yavaşlatır.

Bu nedenle evrende mutlak bir “şimdi” yoktur. Bir gözlemci için geçmiş olan, bir başkası için hâlâ gelecekte olabilir. Fiziksel anlamda zaman, bir ölçü, bir “akıntı” değil, evrenin dokusunun bir yönüdür.

Kuantum fiziği ise işi daha da gizemli hale getirir. Atom altı düzeyde zaman sıçramalı, yönsüz ve belirsiz davranır.

Bu konuyu daha önce yayınladığımız “Kuantum Bilinç Kapasitesi” başlıklı yazımızda detaylıca incelemiştik.


Psikolojik Zaman: Bilincin Akışı

İnsanın zamanı deneyimlemesi, psikolojik bir süreçtir. Bilinç, geçmişi hatırlayarak ve geleceği tasarlayarak süreklilik hissi yaratır. Ama aslında insan sadece şimdiyi yaşar.

Psikolog Mihaly Csikszentmihalyi, “flow” (akış) hâlinde zaman algısının kaybolduğunu söyler. Bu hâl, mistik tecrübelerde de görülür. Zaman genişler, büzülür, hatta tamamen kaybolur.

Bu deneyim, “Zamanın Kırılması” yazımızda anlattığımız gibi, mistiklerin “ezeli an” dediği bilincin saf hâline karşılık gelir.


Tasavvuf’ta Zaman: Ezeli An (El-Ânü’l-Ezelî)

Tasavvufa göre zaman, yaratılmış âlemin ölçüsüdür, Hak katında ise zaman yoktur. İbnü’l Arabî bu farkı şöyle açıklar: “Allah zamanı yaratmıştır, ama O zamanın içindedir denilemez.”

Mevlânâ da zamanı, insanın idrak sınırlarını aşan bir perdedir olarak görür: “Ne geçmiş var ne gelecek, hepsi bu anda gizli.”

Tasavvufta “El-Ânü’l-Ezelî” (ezeli an), her şeyin aynı anda Hak’ta mevcut olduğu farkındalık hâlidir. Yani geçmiş de gelecek de birdir, “şimdi” ise hakikatin yansıdığı ayna gibidir.

Bu anlayışı, “Tasavvufta Zaman ve Varlık Anlayışı” başlıklı yazımızda derinlemesine incelemiştik.


Zaman ve Bilinç: “An”da Kalmanın Felsefesi

Zamanın felsefesi, sonunda hep aynı noktaya çıkar, şimdi. Çünkü insan, yalnızca anda var olabilir. Geçmiş bir anı, gelecek bir düşüncedir, ama hayatın kendisi, şimdinin içinde yaşanır.

Modern mindfulness (bilinçli farkındalık) öğretileri de bu gerçeği yeniden hatırlatır. Bu farkındalık, tasavvufta “zikr”in ve “murakabe”nin temelidir. Zamanla birlikte yaşamak yerine, zamanın ötesinde var olmayı öğretir.

“Zamanı değil, anı idrak et, çünkü Hak, her an yeni bir yaratıştadır.” (Kur’an, Rahman 29)


Zamanın Sonsuzluğu: Döngüsel Kozmos ve Ruhun Devri

Batı düşüncesinde zaman genellikle doğrusal algılanır, bir başlangıç ve son vardır. Oysa Doğu öğretilerinde ve tasavvufta zaman döngüseldir. Ruh, her defasında yeni bir tecrübe ile aynı hakikati farklı biçimlerde yaşar.

Bu döngüsellik, “Reenkarnasyon Teorileri” başlıklı yazımızda da tartıştığımız gibi, evrenin kendini sürekli yenileyen doğasıyla ilişkilidir.


Ezeli Anda Hakikati Hatırlamak

Zaman, evrenin en sessiz öğretmenidir. Her şey akar, her şey değişir, ama değişimin içinde değişmeyen bir şey vardır, şimdi. Tasavvuf bu “şimdi”yi Hak’kın nefesi olarak görür.

O nefeste bütün geçmişler, bütün gelecekler birleşir ve insan, bu farkındalığa erdiğinde artık zamana değil, zamansızlığa tanıklık eder.


Kaynaklar:

  • Augustinus, İtiraflar.
  • Albert Einstein, Görelilik Üzerine.
  • İbnü’l Arabî, Fütûhâtü’l-Mekkiyye.
  • Immanuel Kant, Saf Aklın Eleştirisi.
  • Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Mesnevî.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir