Nietzsche ve Hallâc-ı Mansûr
Tanrı benim sözünün derinliği nedir? “Enel Hak.” Hallâc-ı Mansûr ve “Tanrı öldü.” Friedrich Nietzsche. Bu iki söz, birbirinden bin yıl arayla söylendi, biri Bağdat’ta darağacına gitti, diğeri Avrupa düşüncesini temellerinden sarstı. Yine de özünde aynı soruya dokunuyorlar: “İnsan ile Tanrı arasındaki sınır nedir?”
Bu yazıda, Hallâc-ı Mansûr’un “Enel Hak” sözü ile Nietzsche’nin “Tanrı öldü” felsefesinin ardındaki ontolojik, mistik ve varoluşsal anlamları birlikte ele alacağız.
Hallâc-ı Mansûr ve “Enel Hak”: Tanrısal Benliğin Bilinci
Hallâc-ı Mansûr’un (858–922) “Enel Hak” yani “Ben Hakk’ım (Tanrıyım)” sözü, İslam tasavvuf tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu ifade, insanın Tanrı olduğunu iddia eden bir küstahlık değil, bilincin Tanrı ile birlik hâline ulaşmasının sonucudur.
Tasavvufi öğretiye göre, “Ben” yok olduğunda, yalnızca ilahi bilinç kalır. Hallâc, kendi benliğinin tamamen silinmesiyle “Ben”in aslında Tanrı’ya ait olduğunu sezmiştir. Bu, “Tevhid Bilinci” yazımızda bahsettiğimiz birlik farkındalığının en yüksek tezahürüdür.
“Ben yokum, yalnızca O var.” – Hallâc-ı Mansûr’un öğretisinin özüdür.
Hallâc, bu idraki dile getirince, dönemin din otoriteleri bunu küfür olarak değerlendirdi. Oysa o, Tanrı’ya ortak koşmuyordu, insanı Tanrı’dan ayıran yanılsamayı ortadan kaldırıyordu.
Nietzsche ve “Tanrı Öldü”: İnsanlığın İlahi Sorumluluğu
Nietzsche’nin (1844–1900) “Tanrı öldü” cümlesi, genellikle ateist bir ilan olarak anlaşılır. Fakat onun kastettiği şey bundan çok daha derindir: İnsanlık, dışsal bir Tanrı fikrine bağımlı yaşamayı bırakmalı ve yaratıcı gücü kendi içinde bulmalıdır.
Nietzsche’nin “Üstinsan” kavramı, kendi değerlerini yaratabilen, ruhen özgürleşmiş insanı simgeler. Bu bağlamda “Tanrı öldü” ifadesi, Tanrı yok anlamına değil, “Tanrısal güç artık insanın kendi bilincindedir.” anlamına gelir.
Bu bakış açısı, Hallâc’ın “Ben Tanrı’yım” anlayışına ilginç bir biçimde benzer: Biri Tanrı’yı içselleştirerek “Ben O’yum” der, diğeri Tanrı’yı içselleştirerek “O artık benim içimdedir” der.
Mistisizm ve Nihilizmin Kesiştiği Nokta
Hallâc kendini Tanrı’da yok ederek var olurken, Nietzsche Tanrı’yı yıkarak insanı var etmeye çalışır. İki uç, aynı merkeze dokunur: “İlahi olan, insan bilincinin özündedir.”
Biri aşk yoluyla birleşmeyi, diğeri akıl yoluyla özgürleşmeyi savunur. Hallâc’ın “Enel Hak” anlayışı, varoluşun kutsallığını hatırlatırken, Nietzsche’nin “Tanrı öldü” felsefesi, varoluşun sorumluluğunu insana yükler.
Bu iki düşünce, “Varoluşun Anlamı” yazımızda tartıştığımız özgürlük-anlam dengesine mükemmel bir örnektir.
“Ben”in Yıkımı: Farklı Yollardan Aynı Gerçekliğe
Hallâc “benliği eriterek”, Nietzsche “benliği büyüterek” aynı sorunun cevabını arar. Her iki yol da egoyu aşmayı, saf farkındalığa ulaşmayı amaçlar.
- Hallâc: “Ben yokum, O var.”
- Nietzsche: “Ben, O’nun yerini alıyorum.”
Her iki durumda da sonuç, insanın yaratıcı kudretinin farkına varmasıdır. İnsanın içindeki Tanrı ya sevgiyle birleşir (tasavvuf) ya da akılla yeniden doğar (felsefe).
İki Farklı Yol, Tek Hakikat
Bir bakıma Hallâc-ı Mansûr’un “Enel Hak” sözü, Nietzsche’nin “Tanrı öldü” cümlesinin mistik izdüşümüdür. Biri Tanrı’yı yüceltirken insanı O’na dahil eder, diğeri Tanrı’yı yıkarak insanı Tanrılaştırır.
Her iki düşünce de “Tanrı ve insan ayrıdır” inancını reddeder. Bu anlayış, “Bilincin Ontolojisi: Ben Kim?” yazımızda ele aldığımız “tek bilinç” öğretisine de doğrudan bağlanır.
Tanrı Benim – Ama Hangi Ben?
Hallâc’ın “Tanrı Benim” deyişi, ilahi özle bir olmayı, Nietzsche’nin “Tanrı öldü” deyişi, insanın Tanrısal özünü keşfetmeyi temsil eder.
Her iki yaklaşım da bireyi dışsal otoritelerden ve dogmatik inançlardan özgürleştirir. Gerçek Tanrı’ya ulaşmak için Tanrı’yı “dışarıda” aramayı bırakmak gerekir.
“Kendini bilen, Tanrı’yı bilir.” – Tasavvuf
“Kendini aşan, Tanrı olur.” – Nietzsche
Kaynaklar:
- Hallâc-ı Mansûr, Tavâsîn.
- Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt.
- Frithjof Schuon, Tasavvufun Metafiziği.
- Henry Corbin, İslam Felsefesinde Hayalî Alem.
- William James, The Varieties of Religious Experience.








Bir yanıt yazın